8 Ağustos 2010 Pazar

Öz.Geçmiş.

Zorunlu özgeçmiş yazarken hep elim ayağım birbirine karışırdı okulda. Bu onlara benzemeyecek elbette.
Doğduğum yerde doydum yıllarca, orada büyüdüm. Ruh kırıntılarımı işaret parmağımla toplayıp senelerce orada attım ağzıma. Şehrin insanı yonttuğuna, renklerini kalbine kattığına inanırım. İyi ki dedim hep, iyi ki burda doğdum. Az arkadaşlı çok topraklı geçti küçüklüğüm. Biraz hüzün, üstüne dalından kayısı, kiraz, üzüm…yedim. Tek çocuk olma kavramını tüm ayrıntısıyla yaşadım. Hayalgücüm omuz başımdan ayrılmadı bir an. Kames 9 kat toplar ve patlamaz balonlar dışında pek de mızıkçılık yapmadı çocuk zaman. Hiç sıkılmadım… 
Okumayı vaktinden seneler evvel “Susam Sokağı” eşliğinde öğrendim fakat çarpım tablosunu asla ezberlemedim. Şimdi bile bilmem 7 kere 8’in kaç ettiğini. Yine de inatçı değilim diye direttim senelerce.
2,5 yaşındayken sinemayla “Bizi Ayıran Nehir” filmi sayesinde tanışmışım. Beni bırakacak kimse olmadığından anne kız gidip izlemişiz. Alt yazılar itinayla kulağıma fısıldandığı halde yarısında uykuya yenik düşmüşüm. Ama ben de kendimi “Aslan Kral”da buldum. O vakitten beri heyecanlanırım sinemada ışıklar sönünce, film arefelerinde.
Binbir teraneyle geçti ilkokul yıllarım. Haksızlık kavramını tanıdım sindire sindire. O zamanlar soğudum mesela kadın öğretmenlerden. Üniversiteye kadar da ısınamadım.
Lisede iyice öğrendim okul, arkadaş demek. Arkadaş kavramı ufak dereler halinde birleşip dünyama döküldü. Ortak dertlerden sargı bezleri yapıp kolumuzu bacağımızı sardık, geçince üzerine renkli yıldızlar çizdik. Birkaç kalp kırdım, çok uğraştım tamir için. Arkadaşlar iyidir…
Deli gibi merak saldım tiyatroya. Alkışı soğurdu ruhum, en büyük mutluluk oydu sanki. Kar yağdığında Shakespeare okudum, Lorca okudum tiyatrodan armağan. Şiiri sindirdim. Soru işaretleri kol gezdi damarlarımda, yüzlerce bakış açısı… Birini seçip kendi mantığımla birleştirdim, herkesinki gibi, herkestekinden farklı. İnanmaya uğraştım.
Eğitim sisteminin azizliğine fazlasıyla uğrayan çağın bir üyesi olarak İletişim Bilimleri Fakültesi’ne tek giriş yolum Reklamcılık ve Halka İlişkiler bölümüydü. Tek tercih yapmanın aptal cesareti şu an ömrümün mutluluğu olarak hüküm sürmekte. 22 senelik yaşamımın en iyi kararı olduğunu her geçen an daha fazla hissettiriyor.
Bir şehir bünyeyi ne kadar büyütebilir, hayatımda hep olsa diyeceğim birkaç insanı nasıl avuçlarıma kondurabilir, her seferinde beni yeni görüyormuş gibi içten selamlar… Yaşayarak öğreniyorum.
Çoğunlukla kalbim aklımdan on adım önde yürüyor. Bazen yufka yüreğimden kıymalı gözleme yapılıyor. Ama bu şehirde oynanan rövanş maçlarında hep “iyi ki” ler galip geliyor. Kurtarılmış, sanki biraz kutsanmış bir bölge gibi. Öğrenciliğin, yalnızlığın, dostluğun, öğrenmenin en iyi yaşanacağı yerdeyim.
Çok gülerim çoğu zaman. Yüz kaslarımı bön halde durduramam. Ben gülünce birinin gülümsemesini de pek severim.  Fakat ne yalan söyleyeyim mutsuzluk hakimdir genellikle dünyama. İnsanın acıdan layıkıyla beslendiğine inanırım.  Böylece aştığını birçok gereksiz ayrıntıyı, böylece derin düşünebildiğini…
Yanısıra ben bir de sevgiyle beslenirim herkes gibi sanki. Başka şey istemem pek. Belki bir de mantı, roka,  gofret... İşte dördü ile ömrümce aç kalmam eminim.
Şimdiye kadar çok adam sevdim ama pek azını çok sevdim. Ruhumu bu şaşkınlığa bırakmaya çekinmem. Bir çocukla ilk kez anaokulunda el ele gezmiştim. Ben onun ayakkabısını bağlardım, o bana elma getirirdi. O zaman bile karşılıklıymış bu durumlar.
Bir gün ölünce eminim oldukça aç gözlü gideceğim. İzleyemediğim onca film, dinleyemediğim nice şarkı, göremediğim yüzlerce yer, duyamayacağım tanıdık kokular ve dost sohbetleri  “biz hala burdayız” dercesine nanik yapacak arkamdan ve ben tüm bunlar için yine yüzüme memnuniyetsiz bir tavır takınacağım.
O zamana kadar ne çalabilirsem yılmadan koparıyorum buralardan. Dinleye, dinlene, koşa, yorula… Hata yaparak, anlayarak, paylaşıp, kabullenerek…

3 yorum:

  1. en zoru, insanın kendini tanıması, üstüne üstlük bir de anlatması bence. zoru denemişsin, ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. :) Çok iyi...Yazmalısın...Birçok kimsenin yerine...(Hakkı Kuş)

    YanıtlaSil
  3. ağzına sağlık:D ''Çalmak'' sevdiğim bu kelimeyi, çünkü çoğu insan ,günümüz dünyası,İnsanı arzuladığı ,sevip hoşlandığı şeyleri elde etmek için malesef sanki bunları haketmiyormuşcasına çalma eylemine zorluyor .Evet çalmak bence cuk diye oturdu.Ayrıca bu dünyadan çalıp koparabildiğin şeyleri biz öteki hırsızlar ile de paylaşman da artı ayrı bir teşekkür hak eden bir hırsızlık eylemidir bundan dolayı teşekkürlerimi sunar ve nice çalıntı mallarını görmek dileği ile çalmaya devam:D Nesim

    YanıtlaSil