28 Ocak 2011 Cuma

İç Karışıklık

-Sigarayı arttırmışsın.
-Sigara değil ki, tütün.
-Kitap da okumuyorsun artık.
-Az okuyorum.
-Kırmızı defterin yatağın altında, yazmamışsın çok zamandır.
-Unutmuşum
-Filmlerden ne haber peki?
-Angelopoulos köşede bekliyor hâlâ.
-Pencereleri boyamışlar biliyor musun?
-Başımı kaldırmadım çoktandır.

-Ama insanlar bazen hiçbir şey yemeden uyur. Hem de Afrika'da değil. Bunu düşündün mü?

19 Ocak 2011 Çarşamba

Sözlerin samimiyet ölçüsünü sezebilecek yaştayız çok şükür. "Özledim"in kullanma klavuzu üç dilde yazılmıyor.

17 Ocak 2011 Pazartesi

13 Ocak 2011 Perşembe

"Yanlış tartar terazi"yi halının altına saklayalı ne çok olmuş. Terazi dümdüz olmuş gölgesinin ağırlığından. Basıp geçip her şey yolunda sanmışım. 
Gölgem örümcek ağlarında.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Acının Coğrafyası

kente kapandık kaldık tutanaklarla belli
sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden
yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
ve her köşe bir tuzaktır
birer darağacıdır her meydan saati
öğle vaktini kesinlikle gösteren
oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır

çığlığım uzun uzun kalır içimde
yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde
rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde
ve gece duruşmasından yeni çıkmışken
sabahın terazisi eksik tartar gölgemi

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır
tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde
örneğin çukurova ve mekong köylerinde
acıdır ağacın gölgesini yapan
bunu herkes bilir

kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz
yatıyoruz seninle terli döşeklerde
saati seninle kuruyoruz bir çalar saati
sen donatıyorsun kalbimizi
kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
kendi çoğunluğunu kendi üreterek

kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat
mutsuzluk acıya varana kadar
artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi
öyle bir gölge ki belki çok dardır
kısa vakitlerinde aceleci akşamın

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
acıya hep yer vardır aramızda
dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
bozuk paraları da umutsuzluğu da
aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
güneşin yedi renk ayasını

biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
ya da üst üste silah atsan
kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
belki değil mutlaka
ama
bir tanesi mutlaka kalır.

Turgut Uyar

10 Ocak 2011 Pazartesi

Afiyet

Dakikalar evvel, "Her nerdeysen gözlerinden öperim." diyen bir şahane, atlayıp düştü heykellerin omuz başından. 
Neyse ki çantamda yeterince tütün var salçalı makarnanın uçuşuna.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Paderborn

Zaman geçtikçe şehir plastikleşiyor, kurallarını kuş yemiyle karıştırıp nehre döküyordu. Nehirde lastik tokalar, gelip gidene küfürler savuruyor; neyse ki pamuk ipliğine bağlı kuklalar Almanca anlamıyordu. Yabani otlara yer yok diyenler zehirli karışımlara yağlı boya püskürtüp duruyordu. Birkaç kişi kalmıştık, sabır dediğin umutla gizli anlaşma imzalayıp dudaklarını yiyordu.
Bunların da pek önemi yok ama...
Sahi, gerçek salatalık turşusuna ne oldu?

6 Ocak 2011 Perşembe

Lika

Sonra o şehre yaz gelecek. 
Akşamları güne inat serin olur, gömlek giyeceğiz. Ve sabahına bir işimiz yoksa, seher vakti yeni çıkan çöreklerden almaya gideceğiz; yanı başındaki benzinlikten sigara...
Uçan halılar bisikletlerle yarışacak saçaklarını savura savura. Dalga geçeceğiz.
Kitapları değişip, kaybedip, filmlerden dem vurmaya başlayacağız. Orada hiç çocuk yokmuş, yaşlı insanlar hayali evlerde yaşıyormuş gibi gelecek yine. Caddeleri sınırlarımızdan ibaret sanacağız.
Geceleri dert dinlediğimiz, ucuz şarap şişesi dizili balkonlar bir bir artacak. Tanımayana "Dünya yansa bize birşey olmaz!" bakışı atacağız. 
Hiç gitmeyeceğimiz tatil planları yapıp, zorunlu seyahatlerden koşar adım döneceğiz.
Yaz geldiğinde

4 Ocak 2011 Salı

Hiçli Geçmiş Zaman

"Bir adam varmıııış, düşünürken ölmüş.
Ölüm ve yalnızlık üzerine."

Çocuğu sindirir mi bilmediği kelimelerle ruhunu yormak? Gitse, köşeden düş kapar gelirdi adam bikoşu. Çok mu zor? Bulut da turuncuydu. Ayva sarı değildi ama; zaten yoktu. Hiç bakmamıştı çünkü çocuk ayvanın o mayhoş tadına.

Yine de sen öyle söyleme. Bak koskoca adam ölmüş yalnız başına ölüm yaşında.