7 Şubat 2011 Pazartesi

Saat farkı

Bitti, bitecek.
Kırmızı kaplı defterin son sayfası kurşun kalem istilasıyla yerlebir oldu bile. Şarap yarılandı. Düş pervazı, olasılıklardan dem vurmaktan vazgeçip geriye çekildi. Yazmasam da bir bir aklımdaydı. 
Bunu görüp sondan başa doğru gizli özneli filmler yapar işi bilen adamlar. 
Çok insan tanıdım. Saklanmadan, bağıra çağıra dertlerine set çekiyorlardı. Ne büyük sıkıntılar varmış. Bizimkiler, uçarken tutuşan pervaneyi türlü hileyle çağırıp kaçan sahte alevlere benziyor.
Unutmaya gelmiştim, unutmak: Dünyanın en büyük yalanı.
Bir şey için uğraşırken ummadıklarına alışıyor insan. Özledim haliyle. "Arkadaş" sözcüğü, öğretmen kontrolünde dil altına saklanan şekerli sakız gibi.
Çok soğuk oldu, nehirde parça parça buz kütleleri yüzdü. Sadece bir defa Berlin'in eski zamanlarından kalan, gece mavisi bir bisiklet sürdüm, yetti. Gözüm değil belki ama; ruhum, bilincim açıldı. A bir de iştahım!
Nereye baksam Beckett kitapları görüyordum, sevindim. Yıkıntılardan bana göz kırpan Godot oldu, boru değil. 
Unutmadılar, hatıralar sol baştan sayarken hatırlandım. 

Yüzümde mahçup bir sırıtma, sarı yalanlar içinden el kaldırıyor
sona yaklaşırken.