24 Ağustos 2011 Çarşamba

Bağ Bozumu

içlenip içlenip, başı gönlü büzüklenip, bir türlü ağlayamayan; gözünün yaşını içinden saklamasın diye cenazeye gidip duran bir adam var. orada hüngür hüngür ağlayıp dağa taşa söven. odasındaki duvarlara ucuz şarap döken.. kimin öldüğünü bilmeden; güneş gözlüklerine aldırmadan. buzlu camları ve uv ışınlarını ışık yılı geride bırakmış bir adam. deniz şortu bir de parmak arası terliğiyle...
ayağı yer yer plastiğin mor rengini almış, yaşadığı aura biraz ekşi kokuyor. geceleri 3'ten sonra al al olur elmacıkları. o bunu sabahın körü diye tabir ediyor. eşikten uğrayıp kaçan pis fareye gün dönerken bir methiye düzüyor.
pek estetikmiş gülüşü. evet farenin. adam öyle söylüyor.
fare de onu görmek için değil, hiç susmayan rehavi makamdaki şarkılar yüzünden oraya gelip durur. hem o mayhoş kokuyu da eski peynir sanıyor. ben bunu bilirim tabi, Hakan henüz bilmiyor.

2 yorum:

  1. Saygıyla alkışlıyorum, şapka çıkarıyorum:) Ayrıca bilmenide isterim Elif, fareyle çok eski bir mazimiz var. Adı ruhidir. En çokta isveç peynirini sever. iki yıl öncede bir sirkte cambazlık yapan sevgilisini kaybetmişti. O günden beride bütün hayata küs. Eşikten bakınıp kaçmasına da şarkılar bahane. Aslında derdi çok başka...

    YanıtlaSil
  2. :) Aman Hakan alkışa gerek yok. Çok sevindim beğendiğine. Vay be Ruhi, içli fare. Demek kandırmış beni gördün mü? Bilmeyen de sen değil benmişim meğer...

    YanıtlaSil