30 Mayıs 2012 Çarşamba

Esrik

Bir fotoğrafta buluyorum kendimi, karşıdan gülümseyen suratıma bakıyorum. Arkamı dönemiyorum ama. Bazen de kendime baktığım ben oluyorum, yanımda insanlar. Arkadaşlarımmış. İçlerinde yokum bu sefer. Rüyanın iç sesi söylüyor. Arkamda dağlar ve ağaçlar varmış. Dağlar ağaçlarla kaplıymış hatta. Sevinmem için bu sefer fotoğraftaki bana bakan insanlar söylüyor. Çok ağaç var diyorlar. Ben sırıtan bir portreyim, bakamam arkama. Memlekette miyim diye düşünüyorum rüyamın iç sesinde. Beydağı yamacında ağaçlar. Sonra Eskişehir'de yeşilin içine mi düştük yoksa diye geçiriyorum. En sonunda Artvin'de olduğumuza karar veriyorum. Ya da fotoğrafa bakanlar öyle diyor, bilmiyorum. Hiç gitmediğim bir yere özlem duyuyorum yine. Fotoğraftaki bana ve bana bakan insanlara uzaktan bakarken. Hiç yaşamadığım bir geçmişi özlemek gibi. Pinokyo bisiklete binerken de, 20 yıl önceki çocukların anılarını aşırmışım gibi geliyor bazen. Pustan bir çocukluğun sokak dondurmacısından aldığı ne varsa ısırıp kaçmışım sanki. Dudağımın kenarında vanilya ve limon. Buldozer sesine uyandım. Sokakta kardanadam burnuna uzanan apartmana sondan eklemeli ikiz geliyor. Ara sıra atılan temelin haşmetinden sallanıyoruz üstelik. Korkmam diye sevinirim istisnalar dışında. Suni deprem yaşayınca bile yüreğim ağzıma geliyor, tavana bakıyorum. "Bir gün gibi sanki geçti seneler" demek için bana erken. Bunu da Ajda Pekkan'dan çalıyorum. Hatırımda canlanıyor buraya ilk gelişim. Ara sokaklara dalışım, bisikletle gece kampüsü, conk bayırı, fotoğraf makinesi, japon bahçesi, ilk rakı, üstgeçit posterleri, radyoda sabah yayını, radyoda gece yayını, yavru kedilerin karnı, haller tiyatrosu, anadolu sineması, yıkılan küçük evler, pazartesi pazarı, yalan, yufka yüreklerden yapılan börekler, gönül kırışlar, kahkahalar, Goya'nın Hayaletleri, Bergman'la tanışmam, Turgut Uyar'a yaslanmam, saat 5 güvercinleri, kanatlı poğaçası, tramvay yolu, eczacılık pino, tekerlekli valiz sesi, arkadaş sohbetleri, "ama arkadaşlar iyidir" diyen yere kadar izlemek filmi, kuş kafesi heykel, tren garı köprüsü, hamamyolu kahvesi, sabahın kokusu, doyuran masasında taze çiçekler, koşaradım, yaz montu, ankara otobüsü, cumhuriyet ekspresi, rimeller ve allıklar, şarap sarhoşluğu, "boşver"in gerçek manası,  şaşırmam, şaşırmam, şaşırmamam bir daha... Bir taşınıp taşınmamam bir daha.
Bir fotoğrafta buluyorum kendimi. Ben sırıtan bir portreyim, bakamam arkama. Eskişehir'de yeşilin içine düştük diyene inanmam. Bir rüya zamansız kesiliverir. Bilemediğim geçmişe özlem duyarım. Uyandığım yerden devam etmeyecek.
Karşıma geçip konuşan insanlara sesleniyorum rüyamın iç sesinde. Acı kahve verin lütfen, şimdi uyumayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder