19 Mayıs 2012 Cumartesi

Sognefjorden

Çocuk hıçkırıyor, ağlama hıçkırığı değil, "su içersen geçer" dediklerinden. Kadın yelpazesini savuruyor, danteli yaşına takriben. 46 yaşında fakat kime sorsan 35 gösteriyor. Kocasından iyi ki ayrıldı diyorlar. Üzülmesine seviniyorlar içten içe. Açıldı saçıldı iyice bir güzelleşti baksanıza.. diye. Elmacık kemiği titreten gülümseme yüzlerindeki.
Bu belediye otobüsleri hep böyle. Trafik hadi bir nebze de; İstanbul'da öyle zor ki otobüste su içmek.

Bu bir hikaye ise eğer, bu hikayede ben yokum. Elimden düşen izmaritle kanepeyi yaktım. Kokusundan anlarım, acıyla yüzleşemeyecek kadar stabildir allığım.
Çocuk hıçkırıyor, bir tutmaya çalışıp bazen. Sonra ikisi ard arda geliyor. Kadın yelpazesini sallıyor hıçkırıkla senkronize. Elektrik direklerini, geçen kırmızı arabaları, motosiklet markalarını sayıp, "Salyangoz Dükkanı" nı aklında tutmaya çalışıyor çocuk. Nereye gitmek istersin dediklerinde söyleyecek. İstanbul'u duyduğu gibi büyütmüyor gözünde. Kol saatlerini elbette büyütüyor ama, soldan sağa takarken düşürüverdi.
Bu bir coğrafya kitabıysa eğer, fiyordlarda ben yokum. Sinop'takini bilirim. Norveç'e yetmeyecek kadar çoktur barbunya konservem.
Çocuk kadından değil, adamdan ama. Kadının başına kalmasına seviniyorlar içten içe.
Kadın yelpazesini savuruyor. Otobüsten inerken düşürüverdi. Topuğunu basamakta bırakıverdi. Çocuk her akşam kendi sesinden şiirler okumasa nasıl uyanırım diyor içten içe, cumartesi sabahına.
Elmacık kemiği titreten gülümseme yüzündeki.
Adem elmasını görmezden gelen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder