3 Ağustos 2012 sabaha karşı 4 civarı rüyasından alınmıştır
Gece,
ve biz resmi görünümlü bir binadayız. Bir kaos ortamı içinde, koridor
boyunca sıralanan odaların birine giriyoruz. Neden kaçtığımızı
bilmiyorum. "Biz" dediğim insanları tanımıyorum. Yaklaşık 8-10 kişi
kadarız. Sıkış tıkış giriyoruz odaya. Ben bir sehpanın üzerinden kapalı
kapının üst kısmındaki tek kafalık pencereden koridoru izliyorum. Odada
başka pencere yok. Şiddetli bir floresan ışık yanıyor. Kahverengi bir
şort uzatıyorlar sehpanın üzerindeki bana, ve giymemi söylüyorlar. Tam
giyecekken bel kısmındaki fermuar ve düğmenin paça kısmında da olduğunu
görüyorum. Anlamsız geliyor, giymekten vazgeçiyorum. Kenara bırakıyorum.
Sonra 40 yaşlarında bir kadın elimi tutup indiriyor beni. Olacaklara
dayanabilmem için beni uyutmaları gerektiğini söylüyorlar. Dudaklarıma
uyuşturan bir merhem sürüyorlar, kokusunu da alıyorum. Herkes gözlerini
dikip bana bakıyor. Uyumamı bekliyorlar. Yere uzanıyorum. Sadece yüzüm
uyuşuyor fakat uyuyor gibi yapıyorum. Elimden tutan kadının ellerinde
başım. Kadın beni bırakıp hızla açıyor kapıyı ve dışarı fırlıyor.
Açılmayacağını sandığım kapıdan, çıkan kadının peşinden gidiyorum.
Uyumadığımı söylemek ve neden bıraktığını nereye gittiğini sormak için.
Tedirgin oluyorum. Koridorun bir yerinden ışık sızıyor. Kadın, hızlıca
ışığa, koridorun ortasındaki asansöre dalıyor. Asansörün kapısı hep
açık. Girdiğini görüyorum. Fakat ben gittiğimde asansörün karşı
duvarından çıkıyor. Sağ ayağının son hamlesini görüyorum arkadan. Yok
oluyor. Duvar o esnada otomatik kapı gibi bir iki saniye kapanıp
açılıyor. Tekrar açıldığında bembeyaz kıyafetler içinde biri
çıkıyor. Üstündeki üniforma gibi. Kimyagerlere benziyor. Başında da yine beyaz
bir başlık. Göz kısmı alacalı. Hiç bir yeri görünmüyor. Üstüme doğru
geliyor. Çok korkuyorum. Hemen merdivenlere doğru koşuyorum. Merdivenler
kedi merdiveni gibi. Döne döne inenlerden. Ama genişçe. Öyle hızlı
koşuyorum ki. Demirlerden tutup dönme noktalarından adeta uçarak
iniyorum. Zifiri karanlık. Merdiven bitmiyor. Peşimdeki her neyse hiç ses çıkarmadan
sürekli takip ediyor. Sonra oranın okul olduğunu hissediyorum. Dört
katlıydı neden hala kapıya inemedim diye düşünüyorum. Sonra neden böyle
canla başla koştuğumu düşünüyorum kaçarken. Aklımdan ölüm geçiyor.
Kendimi sorguluyorum. Önce ya da sonra aynıydı hani. En kötü ihtimal buydu, bu da beni korkutmuyor anlamsız geliyordu hani. Öyleyse şimdi
niye kaçıyorum peki, kurtulursam ne yapacağım?
Diye diye
koşuyorum...
beğendim bunu. beğendim.
YanıtlaSil:)
YanıtlaSil