18 Ağustos 2012 Cumartesi

3 Ağustos 2012 sabaha karşı 4 civarı rüyasından alınmıştır

Gece, ve biz resmi görünümlü bir binadayız. Bir kaos ortamı içinde, koridor boyunca sıralanan odaların birine giriyoruz. Neden kaçtığımızı bilmiyorum. "Biz" dediğim insanları tanımıyorum. Yaklaşık 8-10 kişi kadarız. Sıkış tıkış giriyoruz odaya. Ben bir sehpanın üzerinden kapalı kapının üst kısmındaki tek kafalık pencereden koridoru izliyorum. Odada başka pencere yok. Şiddetli bir floresan ışık yanıyor. Kahverengi bir şort uzatıyorlar sehpanın üzerindeki bana, ve giymemi söylüyorlar. Tam giyecekken bel kısmındaki fermuar ve düğmenin paça kısmında da olduğunu görüyorum. Anlamsız geliyor, giymekten vazgeçiyorum. Kenara bırakıyorum. Sonra 40 yaşlarında bir kadın elimi tutup indiriyor beni. Olacaklara dayanabilmem için beni uyutmaları gerektiğini söylüyorlar. Dudaklarıma uyuşturan bir merhem sürüyorlar, kokusunu da alıyorum. Herkes gözlerini dikip bana bakıyor. Uyumamı bekliyorlar. Yere uzanıyorum. Sadece yüzüm uyuşuyor fakat uyuyor gibi yapıyorum. Elimden tutan kadının ellerinde başım. Kadın beni bırakıp hızla açıyor kapıyı ve dışarı fırlıyor. Açılmayacağını sandığım kapıdan, çıkan kadının peşinden gidiyorum. Uyumadığımı söylemek ve neden bıraktığını nereye gittiğini sormak için. Tedirgin oluyorum. Koridorun bir yerinden ışık sızıyor. Kadın, hızlıca ışığa, koridorun ortasındaki asansöre dalıyor. Asansörün kapısı hep açık. Girdiğini görüyorum. Fakat ben gittiğimde asansörün karşı duvarından çıkıyor. Sağ ayağının son hamlesini görüyorum arkadan. Yok oluyor. Duvar o esnada otomatik kapı gibi bir iki saniye kapanıp açılıyor. Tekrar açıldığında bembeyaz kıyafetler içinde biri çıkıyor. Üstündeki üniforma gibi. Kimyagerlere benziyor. Başında da yine beyaz bir başlık. Göz kısmı alacalı. Hiç bir yeri görünmüyor. Üstüme doğru geliyor. Çok korkuyorum. Hemen merdivenlere doğru koşuyorum. Merdivenler kedi merdiveni gibi. Döne döne inenlerden. Ama genişçe. Öyle hızlı koşuyorum ki. Demirlerden tutup dönme noktalarından adeta uçarak iniyorum. Zifiri karanlık. Merdiven bitmiyor. Peşimdeki her neyse hiç ses çıkarmadan sürekli takip ediyor. Sonra oranın okul olduğunu hissediyorum. Dört katlıydı neden hala kapıya inemedim diye düşünüyorum. Sonra neden böyle canla başla koştuğumu düşünüyorum kaçarken. Aklımdan ölüm geçiyor. Kendimi sorguluyorum. Önce ya da sonra aynıydı hani. En kötü ihtimal buydu, bu da beni korkutmuyor anlamsız geliyordu hani. Öyleyse şimdi niye kaçıyorum peki, kurtulursam ne yapacağım?
Diye diye koşuyorum...
 


2 yorum: