12 Ağustos 2012 Pazar

Kar

Sabahın köründe uyandık. Saat onda. Köpekler bir de kuşlar sokakta, sabahın körü demek. Saat bende değil.
Günde yarım gofretle yaşayan bir kadın var tren yolunun kenarında, Sakarya caddesinde evi. Öyle bir dünyaya bulaşmışız ki gofretleri irdeliyoruz. O zaman anlamadım, şimdi yazarken idrak ediyorum. Kadına soruyoruz. Peki yarım gofret yiyerek yaşamak zor olmuyor mu? Hangi saatte yiyorsunuz? Bir seramoni haline getiriyor musunuz öğünü? Sevdiğiniz bir şarkı eşliğinde mi yiyorsunuz? Pirinç patlaklı ya da karamelli olanında çeyreğe mi düşüyor miktar? Yanında bir şey içiyor musunuz, kahve mesela? Kalanını atıyor musunuz yoksa ertesi gün mü yiyorsunuz? Paylaşıyor musunuz yoksa? Yedikten sonra sigara içiyor musunuz gözlerinizi bayılta bayılta?..
Yürümezse öleceğini zanneden yan komşusuna veriyormuş bazen karamelli olanı. Yürüyüp yürüyüp sızıyormuş adam her gece yol ortasında.
Röportajı gazeteye yollayacak olduk, kadının evini yıktılar. Tapusu beş ortaklı taş eve peşkeş.
Bir kadın Eskişehir'de Patti Smith'e ne kadar benzeyebilirse o kadar benziyordu ona.
O günden beri dışarı çıkmadım. Ara sıra balkondan bakıyorum ama. Sokakta öyle bir koşuyorlar ki. Elim sende oynadıklarını sanırsınız. Yanındakine yeni iphone'lardan atıp kolunu bacağını kırarak koşuyorlar. İlk otomatik çamaşır makinesi hiç gelmeseydi buraya. Yemek yerken de koşarak yiyorlar. Güzel değil, koşmaktan kusacaklar sanki. İç organlarını emanet kasalarına kilitleyip koşuyorlar. Sanat merkezleri yıkılıyor. Tepesine çıkıp ücretsiz cilt analizi yaptırıyorlar. Sahnelerde perdeler açılıyor. "Dostlar, Romalılar.." diye başlıyor düş oynatıcı. Perdeyi çalıp kadife çeyiz düzüyorlar. Çoğalarak bağırıyor, hakaretler yağdırıyor, çirkin yüzlerinden makas alıyor, parçaları hunharca eziyorlar. Birlikte yaşamak için önce CV yollamak gerekiyor. Birini sevmek hiç kolay değil yürüyen merdivende.
Ben çıkmaya korkuyorum. Güneşli havalar, uçaklar, sabah kirliliği, otobüs numaraları. Ahr-i ömrün emanet kasaları.
Evin altında gizli geçit. Üstü ahşap kapak, ahşap merdiven. Aşağıda milyonlarca yarım gofret. Bir de karıncalar bir de ağaç kurtları. Bir de aymaz rüzgarlar esti Ağustos ortasında her şey birbirine girdi iç içe geçti iphone ve düş kaçıran karıncalar.

Işınlanma bulunamıyor tamam. Hiç değilse seyahatler ücretsiz olsaydı. 


Bu da yanlış zamana kitlenen sanayi tipi bulaşık makinesinin tutuk hapşırıkları. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder