17 Ocak 2013 Perşembe

seküler

Eşyanın hükmüne kapıldım.
Eski buzdolabı kulpunda örgü süs,
şu yuvarlak fırınlar yer yer kırmızı,
soyulmuş masa köşeleri,
kahve izi iç cebinde mavi kupanın.
Eşyanın hükmüne kapıldım.
Nefesimi soğuruyor zamansız.
Unutulmuş bahçesi, salıncak iskeletlerinin.
Omzumdan bir bir kayıyor
onca söz verdiğim yeni yetme.
Çatılarda toplarım.
Oyunlar sinmiş üstüne.
Patlak, yarım, sönük.
Yakan top da bendim, istop da;
ortada sıçanı vuran bendim, on pas da...
Kulağım tıkalı kompakt kaset bantlarına
Tınılar ki şimdi taş toprak aleyhine delil mırıldanıyor
Şu köşeyi dönmeyeceğim.
Dönünce geriye bakamam artık.
Karşıma çıkacak biliyorum, öyle ufacık boyuyla hem de
Elini dayayıp el örgüsü kazağıma
Umarsız çekiştirecek
'Yaş almak korkunç bir şeydir bayım
Sevmeye alıştıklarının bir bir gitmesini görmek
Binaların yıkılması
Eskisi gibi tat almamak zeytinli simitten
Ölmesi aniden "yarın görüşürüz"ün.

Hayallerin yük olması uzun gemi yolculuklarında.'
Bıraktıkça küçülmek, unutmak, unutuşa zorlanmak...
Korkunç bir şeydir bayım.
İşte kitaplara dönüyor dünya, dünya bittikçe filmlere dönüyor.
Bir çocuk büyümüyor
"bayım" derken gözleri, eski dolaptan kiloca dondurma aşırmaya koşuyor.
Topu kaçmıyor çatılara, gitse bile inanmıyor.
-Patladı demeye de çekinir insan-
İçine dönüyor omzuma basarak
düş tıkalı gemilerin.
 
Macera bunda başlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder