31 Ocak 2014 Cuma

şimdi siz yanlış söylediğimi bildiğiniz kelimeleri düzeltmiyorsunuz. işte şimdi. ne güzelsiniz.

28 Ocak 2014 Salı

mişista

Şimdi bir şey söyleyeceğim. Ama lütfen inanın, katiyen şaka değil.

Sokaklarda yürürken ışığı yanık ve evin eşyasından bir kaçını yüklenmiş pencerelere, o dantel perdeli, genelde mutfaktan nefes veren, o önündeki küllüklerden içerdeki aspiratöre kadar ince bir yol gösteren pencerelere baktığımda...

Bir de insan ellerine. Gerçekten büyümüş insan ellerine. Büyümüş ama; giydiği gömleğin, pantolonun kolunda ve paçasında çocukluğunu taşıyan. İşte onların ellerine baktığımda, ve düşündüğümde çocuktu diye.

Öyle biraz uzun bakarsam işte bu ikisine. Nefessiz kalıyorum. Soğruluyorum.
Bu halin adına "belirtisiz geçmiş zaman" desinler. Gerçekten bilenler.

7 Ocak 2014 Salı

Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt

Peki nasıl oldu da hatırladı denizde boğulduğunu
nasıl oldu da peki anlatamıyorum biliyorsun

Öyle ölüme düşkündü ki biyoloji sıfır
bir şarkı yiyor şimdi şapkalarını orospular eksiliyor

Ama yok ne olur ağlama böyle ama yok
şunun şurasında tramvaysız, çocuk olmak turunç olmak

Kantocu peruz sahiden yaşadı mı patron?

Ece Ayhan

6 Ocak 2014 Pazartesi

A canım böyle sorunlar yaşanır işte yaşıtlarıyla yaşlanmayan insanlarda.
Eline alıp avizeleri, düşen tek küpeni ararsın dört yollarda.
Deseydi, hakkıydı. Bir şey söylemez, susardım.
Birkaç gün önce, sigarayı bıraktım.