13 Ekim 2015 Salı

Kaçkınlar

Ferit Edgü

Geldiğinizden ne kadar başka çıkıyorsunuz, zaten söylemiştim...
kurtuldunuz, kurtuldunuz, yeniden...
gün geçtikçe o da kalmaz...
karamsarlığınız....
daha önünüzde....
genç...
kurtuldunuz, bu...
umutsuzluk, görüyorsunuz ki...
zaten öyle sanıyorum ki, öyle... san...

 dinlemedim, bu beyaz gömleğinin içinde, bana bir şeyler anlatmak isteyen, çırpınan, beceriksiz adamı. teyzem az ötede duruyordu. bana bakıp gülümsüyordu. birazdan dışarı çıkacağız...

elini uzattı doktor. sıktım. bir sözcük olsın söylemeden arkamı döndüm dışarı çıktım. bir zaman dış kapıda teyzemi bekledim. geldi. konuşmadan yürümeye başladık. "kötüler de yaşar. kötüler de. ben de onlardan biriyim. herkes benden tiksiniyor. ben de tiksiniyorum. herkesten. ve kendimden. çaresiz kendimden. sürüp giden yaşamaktan. ah niçin o anda..." yüzüme bakmaktan çekinir gibiydi. bense gelip geçenlere, evlerin pencerelerine, katranlı yüksek duvarlara, afişlere bakıyordum. yeniden dışarda olmak...
- şurdan arabaya binelim.
- hayır ben yürümek istiyorum.
- kendini nasıl duyuyorsun?
İyi, dedim ona eve gitmesini, biraz dolaşmak istediğimi söyledim. annen biraz hasta, dedi. onun için seni almaya gelemedi. İyi, sormadım, dedim. onu bir arabaya bindirdim. elimdeki bavulu verdim. eve erken gel. cevap vermeden yürüdüm. sokaklardan, sokaklardan, insanların arasından geçtim. herbirini ayrı ayrı solur gibi...

İnsan kokuları. sürüp giden, her gün aynı yükü taşıyan insanların kokusu. ama hiç de hastanadekilere benzemiyorlar. bir şarapçının kapısından geçtim. şarap kokusu midemi bulandırdı. İçeri giremedim. ellerim ceplerimde, caddede bir gidip bir gelerek, kararsız,
- yusufa gidecek miyim? ama bu...
- akşamın çökmesini bekledim. gideyim. o kahvededir gene. niçin gitmeyecek mişim?
çünkü...

kahvenin olduğu sokağa saptım. köşeyi döner dönmez yusuf'u gördüm. yanında bir adam vardı. rengi soluktı. sırtında açık renk yeni bir ceket vardı.
yusuf! yusuf! hayır bağırmadım. geldiğim yoldan geri döndüm. başım dönüyordu. İçimde bir eziklik duydum. bir cigara yaktım. herkesin içtiğinden. adımlarımı yavaşlattım. birden kalabalığın içinden yusuf'u seçtim. önüne bakarak yürüyordu. demin konuştuğu adam da yanında yürüyordu. karşı kaldırıma geçtim. görmesin beni diye. ağzım apacıydı. bir mağazanın camında silik gürüntümü gördüm. eskisi.
bir korkuya kapıldım. sanki kendimden...

cigaramı bir duvarda ezdim. hiçbir şey istemiyorum. beynimi delen sorularla uzaklaştım. ne görünmek, ne lanetlenmek korkusu, hiçbiri, hiçbiri...
saplantılarımdan arınmıştım.
dudağımı ısırıyorum. kurtulmuşum. peki şimdi ne yapacağım? hastahaneye girdiğim ilk günden beri dışarda olmayı istemiştim. ama böyle bomboş mu? evet, bomboş.
erkenden eve gittim. yemekte beni bekliyorlardı. hepsinin yüzünde anlayamadığım bir sevincin aydınlığı. kurtuldu, kurtuldu. artık o da bizim gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder