13 Ekim 2015 Salı

yaş sürgünü

büyüdükçe kış aylarını kış aylarında demlenen çayı tüten sobayı okunan selayı köpeğin sesini çarşıdan alınan pideyi, ayranı, boş okul bahçesini, patlamayan topları yahut patlayan öyle diyorlar diye, üç kuşak öncesinden türküleri, anlamını bilmeden mırıldanmaları, sokağa saçılan susamları, cümbüşün yanık sesini, ucu biten kalemleri, deredeki beyaz taşları, boyası dökük parkları, ankara'ya evrilen yataklı vagonları, çınar ağacını, minibüslerdeki kesif kokuyu, akşamın sarı ışıklarını, parmak uçları nemli eldivenleri, dağ yamacındaki üzüm bağlarını, saman kağıtlarını... arayıp durmuş.
sığınacak bir yer arayıp. durmuş.

kış gelince içinin kamaşması bundan. bundan ama; kar yağdığında çamuru yadırgaması. ölünce birileri, öldürülünce; kafasını gömüp uyuması... bundan.
polislerden korkması sonra, henüz bir şey yaşanmamışken. "hiçbir şey yaşanmayacak mı" diye.

bilmek istemeyişi kiremitlerin asıl rengini, midyenin göbek bağını, çakmaktaşının gizemini, akordeonun sihrini ve aruz vezninin asaletini, çarpım tablosunu hatta; dörtlerle yedileri...
"D
önmeyeceğimize alışacak mıyız" diye.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder