6 Ocak 2016 Çarşamba

Çocuğun eldivenleri, şapkası, botları, montu.
Abisinden ona kalan; siyah, yeni boyanmış botları. İpleri düğüm, sünmüş, uzamış. Uçları çamura bulanmış. Uçları, çiğnenmiş gibi iplerin. Kenger sakızı gibi.. Çamurlu yollardaki ipler, ağzını açmayan ölü solucanlara dönüyor. Siz bunu bilmezsiniz. Montunun fermuarı yalama olmuş. İçerden bir çıtçıtla tutturmuş. Kolları, omzu filan, her şeyiyle büyük geliyor. Kolundan güçlükle çıkardığı elleri hafif kırmızı, parmak uçları nispeten beyaz.
Artık o düşündüğümüz, sevimli çocuk olmaktan uzaklaştı. Botlarını gördük. Koca montunu. Tırnaklarını yiyişini, dudağını ısırışını.. "Temiz ve tatlı" değil artık.
Ağzına kadar gelen sümüğünü kurtarmak için o şişman burnunu da bir güzel çekmeliydi işte tam şimdi. Bazı şeyler yetişmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder