3 Ocak 2016 Pazar

Otonomi

Sıradan bir güne gereğinden fazla değer atfetmemek gerekir. Sıradan bir günü güzelleştirmek adına yapılacak şeyler listesi bellidir. Sırasıyla yapılır.

İşe gidilmeyen sabahlar için bir iki de yumurta gerekir. Ekmek bir de, mümkünse yarısından çoğu henüz yenmemiş.

Mutfak duvarlarında mavi beyaz minik fayanslar, mermer lavabonun baktığı kısımdaki ikisinin kenarları çatlak. Henüz çatlamış, köşesi biraz dökülmüş. Döküldüğü yerdeki tozlar, sıçrayan suyla birleşmiş, yeni yapılan dolgu gibi tedirgin duruyor azı dişi kenarına. Bu arada fayansın beyaz kısımlarını haddinden küçük daireler oluşturuyor. Desen değil de eskimekten almış biçimini gibi. Fakat öyle de değil. Mermer lavabonun içinde enine çapraz, tek bir çizgi var, nispeten kahverengi. Dökülen çayın yılları kemiren izi.

Mutfağa girince çayın taze buharı buram buram kokuyor. Henüz demini almamış, çiğlikten uyuşuyor. Küçük apartman dairesini sarmaya başlayan bu koku, devlet dairelerinde çay ocağının hemen yanındaki odanın halini hatırlatıyor İsmet'e. Ya da bir muhasebecinin o eski handaki, üçüncü kattaki ofisi. Babasıyla gittikleri.

Babası, az evvel, çayı demledikten sonra oturduğu kanepede öldü İsmet'in. İsmet gördü. Yerinden kalktı, önce balkon kapısını kapattı. Sakinleşmek için çay almaya gitti sonra. Birkaç dakika boyunca fayanslara, lavaboya baktı. Migren ağrısının ardından beliren aydınlık gibi, zihni yavaşça açıldı.
Kokunun çiğliği İsmet'in midesini kaldırdı sonra. İsmet düşündü: "Peki acil servisi mi, yoksa polisi mi aramam gerekiyor şimdi?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder