12 Şubat 2016 Cuma

El Yufkasından Naiflik Kalkanı

Heidegger Naziymiş diye onu sevmememiz mi gerekir? Duymazlıktan gelebiliriz. Sevecek kadar yakınında değiliz zira, sevmeyecek kadar da. Bu, suçluluk duygusuna yol açan benmerkezcilikte olduğu gibi bir sorgulama şeklini andırıyor. Bırakınız efendim, "yapsınlar, geçsinler" Hayır, elbette kastettiğim bu değil.

Efendim, biz binlerce mil öteden geçen yolcu uçaklarına üç santim çapındaki avcumuzla el sallayan çocuklardık; lakin göz pınarlarımıza kalaşnikofla saldırdılar. Bunun henüz literatürde kendine mahsus bir yeri olmayabilir fakat; yargılarken lütfen bu hususu gözden kaçırmayın. Yokmuş gibi davranmayın. Bizim o "ses çıkarmadığımız" yüzlerce acıya karşı gönül direncimiz pek zayıftır. Vaziyetimiz 25 yaş civarında artık ipleri lime lime olmuş futbolcu kuklaları andırır. Herhangi bir rövaşata denemesinde aklımızda zorluklar vuku bulmaya başlar ve bu en az iki yıla mal olabilir, olmayabilir de. Ne psikologlar, ne de Çemberlitaş Hamamı'ndaki tombalak tellak buna çare bulabilir.

Bremen Mızıkacıları'na dönen acılar başımızı asla döndürmemiş, üst üste bindikçe hiçbir zaman Tetris'teki gibi kendini yok etmemiştir. Zihnimizdeki çürük gökdelen, asırlar önce arşa yükselmiştir. Şu ülkede varlığını duyumsayıp da bu kesişim kümesine denk gelenlerimizden; 27'sinden sonra yaşamına "sağlıklı" devam edebilenimiz pek nadir bulunmaktadır. Vazgeçişin sınırları; iç aksamlarda gizlidir. Sizlere bunu sorgulama lüksü, kusura bakmayın ama; verilmemiştir. En azından siz; üç santimlik avcumuzun çevrili olduğu alanın minör ebadını anlamlandırma mantığından yoksunken.

Bu ülkede kişiye en fazla zarar veren şey "naiflik"tir. Bunu anlamamız için okul öncesinden beri yüksek dozda normallik aşılayan eğitimler vermenize karşın; yufka yüreğimizi "ha şöyle" tutulunca arkasındaki koltuk görülecek biçimde inceltmenize müsade ettiğimiz için yine suçlu bizizdir. Bu bağlamda, yüreğimizle kıymalı gözleme yapımında seri üretime geçtiğinizi gördükçe sinirlenmemizin elbette bir karşılığı yoktur.

Gördüklerimizin göreceklerimize temin olduğunun ötelenemez bilinciyle, iki gıdım hayal büyütüp üç lokma sanat yapma arzumuzu da dikenli balyalarla yerle bir etmeniz, bunun için en yakından en uzağa "çevre" faktörünü de seferber etmeniz ne yalan söyleyelim gözümüzü yaşartmakta, genç yaşımızda ak düşen saçlarımızı mora boyatmaktadır.

Köşelere çekilmemiz, zamansız renkli düşlere meyleden otomatik daktiloların sandığı gibi, çoğunlukla inancı büyüten bir eylem değildir. Haddizatında eylem bile değildir. Sadece ileri görüşlülüğümüzün ebadının "bir bok olmayacak" sınırına erken dayanmasından kaynaklanan, eylemsizlik halidir. Bugs Bunny'nin düşmanlara karşı uyumamak için bantladığı gibi göz kapaklarını alnına; biz de gözümüzü kulağımızı aça aça farkında olmadan gönül gözümüzü de açtığımız için, ah vahladığınızdan ötesini de algılar hale çoktan gelmişizdir.

Siz merak etmeyiniz, halimiz vaktimiz çok şükür yerindedir. Hala elde kaldığı kadarıyla börtü böcekten, yapraktan çiçekten, tınıdan çıngıraktan, poğaçadan simitten... anlamsız manik sevinçler yaratabilmekteyiz. Kimilerimiz çocuk ruhuna zeval getirememek adına; şu anda bile uçuş kurallarını ihlal edip, yolculuk için el dokuması halıları yeğ görmektedir.

Lakin erken yaşlanmamızda, çabuk pes etmemizde, kararsızlığımızda, direncimizin kırılmasında, üzülecek yerlerimizin hepsine soktuğumuz karanfil ve ekseriyetle maydanozlarda, tat alma duyumuzun kekremsiliğinde, enerjimizin sönüklüğünde, soluk borumuzun kireçlenmesinde... el birliğinizin çok büyük payı vardır. "Üstümüze üstümüze gelmeseydiniz keşke"dir.
Artık yeterince darbe alınmıştır, çoktan lokmalara ayrılmıştır. Un ufaklığın bile sınırları aşılmıştır. Afiyet olsundur. Sizindir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder