26 Temmuz 2015 Pazar

bir kız var 19 yaşında. ismi sara.
bazen onu özlemekten bir nefesi tam alamıyorum. 

22 Temmuz 2015 Çarşamba

haaaay hak!

yatak başları beyaz demirden mavi odalar. daki. yorganlar. el dikimi.
hastane odasında uyanmak. sabahın. saat dör.dünde. yalnız. göz a.çıp. kapamak.
armut soyması. bir kadının. ıslak sonbahar.da. kış armudu. layıkıyla sert. bıçak. et bıçağına benz.emekte.
gözü.ne mi bakmal.ı yoksa uç.arı saçlarına mı. kadının. kara.r ver.ilemekte.
kanepeler.deki. sarı siyah izler. doğudaki evde. bir kedin.in de büyüdü.ğü. biraz kaşınmış bel.li. üs.tünde. pamuklan.mış. kedi değil eşya. elb.ette.
dereler.in taşları sayıklama.sı. çoktan. geçmiştir.
onu görünce.

bazen hepimizde biraz belirir, "e ankara'ya gitsem" isteği. hemen telaşlanmayın, göz göze gelince hissettiğimiz suç ortaklığı çoğunlukla bu yüzden.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

missile command

sanıyorum çarşambaydı. bir takım insanlarla tanıştım. bazıları yazıyorlardı. bazıları güzel yazıyorlardı, en azından bana öyle gelmesi iyi oluyordu. ölüm üzerine konuşuyordu biri. susturmuştuk. lafları toparlayamıyordu çünkü. bu tarafından benim gibiydi. niteliği yitiyordu sözlerinin. onu okuması daha güzeldi.
"ürperti" ne zaman "korkuya" dönüşür, bunun varoluşsal boyutu nedir... ama ölüm ordadır. peki ya körleşme?

adamı susturduk okuruz diye. yıldız koyduk sarıdan köşesine. sabah oldu. kadıköy'de puslu sıcak. sıkma portakal suyuna toz karışım atıyorsunuz bilmiyor muyuz? bilmiyor muyuz bazı mamüllerin hala 1 lira olmasındaki ataleti... neyse kadıköy de basıyor beni. hem yapışkan hem de küfrediyor henüz sesimiz dahi yükselmemişken. ve hatta gelmemişken göz göze bile.

vapura binmedim, köşelerini döndüm, kitapçıya girdim, iki kat çıktım, terasa varmadım, adamı aradım, okurum diye.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

kelağ

"içeri" aldılar onu.
önce sordular, biraz konuştu.
derin bir nefes aldı.
anında gözlerini diktiler bittabi.
e bir durdu.
ve dedi ki, "yahu ne güzelmiş buranın akustiği."

5 Temmuz 2015 Pazar

yolun arkasındaki aşı boyalı evede, birbirlerini intihardan korumak için iki kişi olarak yaşıyorlardı. "saçlarım filan az gibi, ne bileyim" diyordu bazen kadın. bazen banyoya girmeden önce garip kokulu yağlardan sürüyordu saç diplerine. adam maça bakmıyordu hayır. ava giden birisi gibi görmek istiyordu kendini dışardan bakanların gözüyle. bunun için biraz uğraşmak gerekiyordu. şapkasını ve ayakkabılarını çok seviyordu. müzik dinliyorlardı bazen ikisi birden. bazen keman çalıyordu evde. evin her neresi ahşapsa, orası çıtırdıyordu. duymuyorlardı. paraları azalıyordu bazen. o zaman içki içmiyorlardı, dert etmiyorlardı. kesici aletleri kaldırmamış, çatıya çıkan yolu kapatmamış, haber kanallarını televizyondan silmemiş, elektrikli cihazları çekmecelere koymamışlardı. iki kişi olarak birbirlerini intihardan korumak için yaşıyorlardı. bahçeye. çıkmıyorlardı.