26 Nisan 2024 Cuma

mürekkepbalığı
kafadanbacaklı
mahçup oldu
can çekişirken ortaya saçtıkları için.
.
.
.
mürekkepbalığı olsaydım diye düşündüm filmi izlerken. adam vileda ile izlerimi silerken ben mahçup olurdum.
öldüğü geldi sonra aklıma balığın. ve onlar tarafından öldürüldüğü.
mahçup oldukları tarafından.
aile de buna benzer bir şey.
yukarıdaki haikuyu yazdım ben de. fakat; daha mühim bir şey var:

öldürüldüğü için saçtığı renklerinin ortalığı batırması sebebiyle onu öldürenlere mahçup olan bir mürekkepbalığı mıyım..

13 Nisan 2024 Cumartesi

Bir yeri anlamaya yetecek kokuları kaybetmekten korkuyorum. Bu nerede olduğumu algılayabilmem için bana gereken iç derinliği sağlıyor. Kokuların içime sinebilmesi yani. Son birkaç senedir bunun azaldığını düşünüyorum. Bir yeri kokusuyla algılayabilmenin yani. Diyorum ki bu doğalar mı yeterince vahşi değil? Acaba yine Karadeniz'e gitsem, orada içim dolar mı? Bu durumda iç hislerimi kaybetmekten korkuyorum esasen. Çünkü yerler kokuları ile var olduklarında hislerim de onlarla yüksek bağlantılar kurabiliyordu. Artık pek öyle değil. Birçok yer birbirinden ayırt edilemeyecek biçimde zihnimde. Bazı yerler diyelim. Umutlu olmak istiyorum. Kendimi güvende hissettiğimde, güvenle sevildiğimi hissettiğimde mesela hislerim daha açığa çıkıyor. Bir şeylere bakmak o zaman, içime daha dokunuyor. Acaba yerlerin derinliğini tedirginliğim mi bastırıyor? Bilmiyorum. Bunun için de sigarayı mı bıraksam.. Ne yaptıysam kendime yaptığım gerçeği ile yüzleştim kısa zaman önce. Bu laf olsun diye tonlarcası duyulandan değil. İdrak edilenden bahsediyorum. İçinden çıkamadığımda verdiğim tepkilerin hepsi, distile edildiğinde kendime zarar içeriyordu. Bundan vazgeçmiş durumdayım. 

8 Nisan 2024 Pazartesi

Ayakkabılarının, ayaklarının şeklini almış o ayakkabılarının, ayakların içinde yokkenki duruşlarına bakıyorum. İçimde anlam veremediğim bir duygu katmanı. Onlara bakmak bana hüzün veriyor. Bir yakınım öldüğünde de ondan kalan ayakkabılarına bakmak en zorudur. Burada şimdi olan fakat, hüzünlü ve aynı zamanda heyecanlı; bununla beraber iç titreten bir sevgi hali. Ayakların içindeyken de onlara bakıyorum. Parktaki o bankta. Sen bileklerime bakarken. Yine aynı hal.

22 Mart 2024 Cuma

Ben kendim, kendim olma aşamasına yaklaşmış buluyorum kendimi. Umarım bu buluş halinde kendimi kandırmıyor yahut buluş aralarında fire vermiyor; ilmek kaçırmıyorumdur. Ne kadar örersem öreyim ardından; kaçırılan ilmeği fark ettiğim yahut bunu fark etmeye mecbur olduğum an -ki bu ne ayan, ne kemiğe yakın bir andır- tüm örüngümü bırakıp, kaçırdığım o yere dönmek, orada bir süre durmak, onu tamir etmek, üzerine kanaat ve sabırla yeniden örmek zorunda kalacağım. Buna ne kadar üzülsem ve hayıflansam da o vakit, bu kaldığım yerden yeniden örüşte de bir yenilik ve fark ediş bulacak yahut, bu buluş umuduna yeniyetme bir neşe içinde kanacağım.

21 Mart 2024 Perşembe

Battaniyemi öylece kanepeye bırakmış yatmaya giderken. Battaniyemin öylece kanepenin yastıkarına yaygın duruşunu katlamak istedim. Olur da gece ölürsem, sonra beni bulan bu duruştan hüzünlenir diye. Evi de her ayrıldığımda düzenli bırakmamın sebebi bu olabilir. Öldüğümde benden kalan bir şey ondaki kalıntımdan etkilenecek olana en az hüznü versin diye. Benden hemen ardımda kalan her şeyde ölümümü düşünüyorum.



20 Mart 2024 Çarşamba

"Öğlen vakti öyle saatlerce, camın arkasından durup sokağa bakıyor. Yaşı da genç. Oysa bir şeyler yapsa"
Şu bir şeyler yapsa lafı ne kadar kolay söyleniyor başkaları için. Hepimiz yaşam uzmanı kesiliyoruz yaşayamadıklarımızla.

Estonyalı bir adam, dün kafede tanıştık. Tanışmadık, zorla kendini tanıttı ve başladı: Türkler, İstanbul'da filan, ne kadar mutsuzlar. Sokakta bir müzik çalıyordu, güzeldi de, dinlemiyorlar. Çalışmıyorlar, Starbaks'a gidiyorlar. Burger King dolu. Bu kafeye gelmiyorlar ama. Oysa bir şey yapsalar.. Kendimce geveledim önce. Spotifay'dan dinliyorlardır müziklerini. Evet insanlar mutsuz fakat bunun nedenleri var dedim. Sonra devam etti. Çok duygusallar dedi. Her şeye kızıyorlar, beklemeden cevap veriyorlar falan. Buna ben duygusallık demezdim dedim. Pek dinlemedi, belli ki sadece söylemek istiyordu. Oysa onlar beklerlermiş bir gün. Ne için tam anlayamadım. Adama gittikçe sinirlenmeye başladım. Fakat sinirlenmek iç mesaimden yiyor benim, bu sebeple bunun dozunu ayarlıyorum artık. Esasen üşeniyorum da sinirlenmeye her neyse. Elin Estonyalısı diye geçirdim aklımdan. Üç kuruş döviziyle burada havasını atabiliyor.  Oturduğu sandalyeye önce poşet seriyor. Ellerini siliyor sürekli. O eliyle benimle tokalaştı. Depresyonda herkes diyor. İki aydır buradayım diyor. İki ayda İstanbul yaşam eleştirmeni kesilmiş diyorum içimden. Muhtar muhtar bir şeyler söylüyor bilmem ne mahallesindeymiş, seçimlerden filan bahsediyor. Hiçbir cevabım bir fayda etmiyor adama. O konuşurken ben çantamı toplamaya başlıyorum. İçimden geçiriyorum ben eskiden ayıp olur diye bu hareketi yapamazdım. Canım dişime gelince fakat, ne güzelmiş canı dişine gelmek. Canımla dişim arasındaki mesafe çok kısaldı yaş aldıkça diye düşünüyorum. Bay bay sana ezik Estonyalı. Ezikliğiyle bize yukarıdan bakabilen tükürükler saçarak. Üzgünlüğümüzün ilik seviyesine geldiğini düşünüyorum merdivenden çıkarken. Hesabı verirken garsonla konuşuyorum. Bana da aynılarını söylüyor diye başlıyor garson, Hollanda'dan mı ne gelmiş...

19 Mart 2024 Salı

yaz gelince soğuk kahve kış gelince sıcak kahve kar yağınca sıcak çikolata her daim soğuk bira. hepsine eşlik eden tonlarca lakırdı. kendimi gençlerin arasında yaşlanmış buluyorum. burada bu ömrü nasıl geçireceğimi bilmiyorum.

18 Mart 2024 Pazartesi

karaköy'den kadıköy'e giden vapur yolculuklarında eğer ortalık tenha ise ikinci katta bir yere uzunca bir müddet oturuyorum. vapur iskeleye yanaşmaya yakın ayağa kalkıp az evvelki yerimi iyi bir açıdan görebilecek karşı bir uzaklığa geçip kısa zaman önceki benden kalan o boşluğuma bakıyorum. bunda beni kendime yaklaştıran iç gıcıklayıcı tatlı bir hüzün buluyorum fakat gerisini tanımlayamıyorum.

insan her geçen zaman sonra bir müddet öncekinin pişmanlığıyla kendisinin daha iyi bir oluşuna vardığının idrakıyla doluyor fakat ne hikmetse onu oraya getirenin bir önceki halinin üzerinde kalan tozları olduğunu kabul etmek istemiyor.

35

son bilmemkaç yıldır dibi tutkallı yaşım üzerime basa basa geçerken ben neyin doğru olmadığını, neyin bana uygun olmadığını anlamakla meşgulüm. gün gelir devran döner diye bekliyor, o esnada kendime sinirlenmiyor, sinirlenecek gibi olursam derin bir nefes alıp xs kıyafetlerimin bir kenarda duran halleri üzerinden kendime uçucu bir şefkat besliyor; olmayanlar vesilesiyle edindiğim bu tecrübelerin beni olduracağı zaman acaba yakında geliyor mudur, bunun için yapmam gerekenleri artık biraz olsun yapıyor muyumdur diye düşünerek, bu düşüncelerimde uzun müddet oyalanmadan onları bir tevazu ile içeriden tasdik ederek yoluma devam ediyor; bu devam ediş az evvelki sürecin hemen akabinde vuku buluyorsa, başımı topyekün öne eğerek yürüyorum. bu öne eğişlerde ekseriyetle kaldırım taşlarındaki küçük pisliklere yahut üzerinize afiyet bir edep yoksunu cühelanın salyasının kalıntısına denk gelirsem eğer; bu kez başımı ani bir hareketle, bir yerinden herhangi parçasını görmeyi arzu ettiğim göğe kaldırıp, beyoğlu'nda yaşam süremin dolduğuna bir kez daha kani oluyorum.

4 Mart 2024 Pazartesi

 hatırladığım kadarıyla karmakarışık rüyalar görüyorum.

3 Mart 2024 Pazar

Eskiden.
Bunu demekten bıktım.
Ya boşver.
Sana bir şey söyleyeceğim
Lütfen bunu benim üzerimde kullanma
Ama. noktalı virgül.
Sana beni mahvetme yetisini veriyorum
Sere. serpe.
Lütfen bunu benim üzerimde kullanma.
Lütfen.
Beni mahvetme.
Öyle bir karakter umut ediyorum.
Gördüğüm senden.
Kendimden.

Korkuyorum.
Bilgisayarım bozulacak diye.
Bununla ilgisi yok. Bu benim iç korkum.
Yaşam koşulları, korkumu minimum düzeye indirdi.
Açıklama yapma dürtümden. Bıktım usandım.
Lütfen beni mahvetme.

Koşullarım minimum düzeydeyken
Olur da beni mahvedersin diye
Korkuyorum.

sereserpe.

'el hardin'

Bir bahçede kendini düşlemek. neden düşlemek kadar zor. herhangi bir şeyi. herhangibirşey.
Bu hayatı nasıl nihayete erdireceğim, bilmiyorum.

2 Mart 2024 Cumartesi

29 Şubat 2024 Perşembe

ayakkabılarını çıkarıp kenara koymuş
atlamadan önce
intihar etmek için 
şelalenin üzerinden.

26 Şubat 2024 Pazartesi

Sevdiğim bluzun tiftiklendiğini anlayınca
onu daha az yıkamaya başladım.
Tersten.
Hassas çamaşırlar sekmesinde.
Beni bırakmasın diye.
Eskiye dönmeyeceğini bilerek.
İnsan ilişkilerinde de böyle mi oluyor?

18 Şubat 2024 Pazar

bir dakika

Dış kapıdan çıktım. Sokağa adım atınca Gizli Yüz'ü biraz düşündüm. Bu filmleri böyle anlaşılmaz ve soğuk yapan şeyler nedir? Yönetmenin kendisi ile olan mesafesi nedir acaba... Aklıma Gülgün Hanım'ın "Zuhal Olcay soğuk birisi" deyişi geldi. "Şarkılarını severim ama." Şarkılarını düşündüm. "Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf.." Şarkı aklımdan geçiyor ben sokağı dönüyorum. Yukarıdaki her şeyin oluş süresi 15 saniye
Çaprazımda, kaldırımdaki çınar ağacının arkasından belli belirsiz görünen bir kadın. Sol eliyle telefonu tutmuş, sağ elini sallayarak anlatıyor. Gözden kayboldu. Ağacı geçiyorum. Kadın tekrar beliriyor. Telefonu duvarın çıkıntısına bırakmış, karşısında duruyor. Bir şeyler anlatmayı iki eli ile sürdürüyor. İşaret dili. Fazla bakmıyorum. Geçiyorum. Geçerken yanımdan, göz ucu ile bana baktığını hissediyorum. O an körlük ve sağırlık zihnimde birbirine karışıyor. İşaret dili iki eli kullandırıyor. Telefonla konuşmak zor oluyor bu yüzden diye düşünüyorum. Bunu ilk kez fark ediyorum. Eskiden nasıldı peki?
Yukarıdakiler 15 saniye
İnsanın zihnindeki düşüncelerin geçişi, rüyaların geçişi ile yarışabilir mi?
"Tanıdık bir huzur aradım" Şarkı içimde devam ediyor, Zuhal Olcay'ın yüzü gözümün önüne geliyor. Evet bu onun şarkısı değil. Asıl kadının adı ise aklıma gelmiyor. Ben Zuhal Olcay'ın şarkılarını galiba bilmiyorum. Ömer Kavur'un da bunun dışında bir filmini izlememiş olabilirim. Anayurt Oteli'ni izledim onun muydu? Hakkındaki o belgeseli gördüğümde fakat, onunla benim aramda bir yakınlık olduğunu hissetmiştim. Bundan şimdi pek emin olamıyorum. Bari Yusuf ile Kenan'ı izleyeyim diye düşünüyorum. Yokuşun başına geliyorum, çantamı omzumdan alıp çapraz asıyorum. 15 saniye
Pazar günü buralara birçok farklı kişi geliyor, insan daha da yabancılaşıyor. Pera'dayım. Kaldırımda geçebileceğim bir yer bulamıyorum. "Anladım ki hiç kimse fikrime huzur değil." Sözleri nasıl derinlikliymiş diye geçiriyorum aklımdan. Şarkıyı ilk defa böylesine anlıyorum. Özlüyorum.. Olur da belki sokakta karşıma çıkarsın diye, bir kez de arkama dönüp bakıyorum.

16 Şubat 2024 Cuma

"iyi bir hıristiyan olabilir" diyorum yönetmen için. bu ne demek, ne kadar saçma.
evet ı ile diyorum üstelik. hıristiyanlığı bildiğim yetmiyor, ı'sı kalıyor.

İyi bir Hristiyan. Lars von Trier. 

Sonra Google'layacağız bazı şeyleri, kendimize ayrıldığımızda:
"Lars von Trier dindar mı?" diye. 
lars von trier christian nokta.

Lars von Trier: “I am an atheist. I have to be a good person.”

Herkes bu günlerde Melankoli filminden bahsediyor tekrar. Acaba bu nedir.

12 Şubat 2024 Pazartesi

akşamüzeri uyumuşum
o kısacık zamanda
kaparken gözümü aydınlıktı
gözümü açtım kapkaranlık

6 Şubat 2024 Salı

yarım kalanın aslında bitmiş olmaklığı
içimde kuş tedirginliği
her geçen gün besleniyor
günler avcuma kuş yüreği

27 Ocak 2024 Cumartesi

 yaşadığın her şeyi. kemiğe çok yakın bir yerden yaşıyorsun. elif. neredeyse.

25 Ocak 2024 Perşembe

Ben sanki kendimin çocuğuymuşum, kendimin annesiymişim gibi bir his.
Kendimi şefkatle daha iyiye vardırmaya çalışırken, içimi yiyen tedirginliklerimi de kendimden gizlemeye başladım elimden geldiğince.

bir punto kondu, ve yeniden başladı: bekar bir anne gibiyim kendime ben şimdi.

22 Ocak 2024 Pazartesi

mim

Mavi
Mavilik
baş harfleri büyük yazdığım için bunu biraz ürkünç buldum.
Ürkü.
Sanki dünyaya yeni gelmişim gibi. 
Dünyaya gelmek. 
Evren kocaman. Kainat.
Dünyaya gelmek.
Bir süreliğine. Oraya. O aileye. Sonra.
Aile.
Alzheimer olsam mesela, yani hiç istemem bunu. Bir gün bu olacak diye çok korkuyorum esasen. Fakat mesela diyelim, diyelim ki yani. Öyle olsa eğer, hangi anımı hatırlamak isterdim?
Unutmamak.
Unutmak.
Ailede değil. Arkadaşta değil. Sevgilide değil. Kendimde. Değil. Kendimle? Bilmiyorum.
Hatırlamak
Hatıra.
Hatır.
Hatırımız için. Yok öyle bir şey. 
Köz tadında bazı küçüklük zamanlarım zihnime kaçıyor. Ekseriyetle közlenmiş biber ve domates tadında. Neden böyle oluyor...

21 Ocak 2024 Pazar

 - Seni herhangi bir şey en ufacık rahatsız ederse söyle lütfen olur mu?

Olur.  Peki, ya ben rahatsız olduğumu söyleyemiyorsam..

- Özür dilerim.

Neden özür diliyorsun?

-Özür dilerim.

Neden özür diliyorsun?

-Özür dilerim.

Neden özür diliyorsun

özür dilerim neden özür diliyorsun özür dilerim neden özür diliyorsun özürdilerimnedenözğrlitsoyrsunözürdilerimnedenözğrwsdğfkiyıraunözürdilerğteşsnnwdenözürslifyotrunz<