13 Nisan 2020 Pazartesi

Bir cezanın süresi sona erdiğinde, hiçbir şey bu cezayı çeken için artık eskisi gibi olmaz. Eğer yeterli zaman verildiyse, bu ceza içinde doldurulması gereken süre tamamlandıysa tabii. Şu anki durumda kişi cezasını çekiyor gibi görünmesine karşın, hiç kimse suçu üzerine almıyor. "Her şey bittiğinde, yine eskisi gibi.." diye başlayan cümleler kuruluyor ekseriyetle. O bizi artık perişan ettiğini gün be gün daha çok hissettiğimiz "eskiyi" böylesine romantize etme dürtüsü var tabii bir de. İnsan kendi hayali sığınaklarını, böyle çaresizlik içindeyken üstelik, bildiği bir yerde inşa etmek istiyor sanıyorum.
Bir cezanın nihayetinde, kişide en küçük zerresine işleyen bir utanç hali kalır. Vakit geçtikçe belki gerilimini yitirir fakat her zaman bu utancın hissiyatını belirli belirsiz kasılmalar halinde yaşar kişi ömrünün kalanında. Uzaktan dahi anlaşılan bir sessizlik hasıl olur, yeni bir olgunluk evresi gelir beraberinde. Eskisi gibi olmayan hayat, insanın kendi içinden benliğinden başlar değişmeye. Öyle olmaz mı? Ama görünen öyle değil. Kimse üstlenmek istemiyor bedelini ödediği şeyi, düşünmek dahi istemiyor. Sanki bir yaramaz yüzünden bütün sınıf sıra dayağına mahkum olmuş, beden eğitimi dersinden de men edilmişiz fakat yine de bizi bu buhrandan çekip çıkaracak pek nüfuzlu bir tanıdığımız varmış, yahut okuldan eve döndüğümüzde; zengin babamızın bizi boğacağı süprizlerle bu anları derhal unutup delicesine şımarmak, oyalanmak için tüm olanaklar hazır olacakmış gibi.
Oysa biz, hakimleriydik o koca kainatın, canımız ne isterse yapardık "eskiden"
Şimdi şaşkın ördekler gibi, arafın orta yerinde, delicesine bir korkuyla hem de, öylece tıkıldık kaldık...