22 Ekim 2015 Perşembe

Charadriiformes

"Öyleyse bir masal... Anlatabilir misin?" Dedi. "Uyumadan. Önce." "Birazcık." (Bu kadın böyle konuşuyor. Öyle, durup durup. Ağlarken yutkunur gibi.)
Adam başladı. Masalda vuku bulan kadının bileklerini anlattı uzunca. Kulağının başlangıcındaki küçük saçları... Anlattı. Kirpiklerinin kenarındaki nemleri...
Boynunu yalnızca ve kıvrımlarını...

Masalda beliren kadının, sanki sadece kendisi vardı. İkisi de onunla yeni tanışıyorlardı. Adam anlattıkça.

Başı yastıktaki kadın bir an inandı, uykulu gözleriyle. Gerçek olduğuna "sonsuz" lafının. Adam inanmadı fakat. Anlatırken bile. Bakarken bile uzun uzun. Konuşurken hatta, günlük vakalardan. Büyütürken olan biteni. İçerken ve yerken; ufak yiyecekleri...
Sonra birden dağıldı. "pufff!"
Kocaman paraşütler gibi, yere inince aniden kapaklanan, onunla uçanın üzerine.

Şimdi sadece, sözcüklerin ardına biriken düşbozumu kemirgenler vardı. Baktığı her yerde. Kadının.

Uyumasını beklerken. Tozu kaldı her şeyin. Kadının avcunda. Darmadağın. Ellerine baktı kadın. Yumdu gözlerini. Açtı, tutamadı. Tozları. Işıkları...
Tutamadı. Gece sokak lambasının vurduğu yaprakları bile, o toprak köy yolundaki...

Starry Night over the Rhone, 1888, Vincent Van Gogh

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder