27 Mayıs 2020 Çarşamba

Fevgo

Ben bir yetimdim
O, toplumun hor görülen bir ferdi.
-söylediklerine bakılırsa-

Kasaya gelmişti,

-Bunların tadı güzel mi?
-Kahveyi tatmadım, bisküvi güzel.

Evlendik.
Ben küçük düzenlerde ustaydım.
O beni sarıp sarmalamada.
Başım omzunda,
Başı göğsümde.

-Gidelim mi?
-Oralarda kimsemiz yok ama.
-Buralarda var mı?
-Gidelim.

Tekstile girdim, çay ocağı açtı.
Başım göğsünde, nefesi içimde.
Ona bir oğul verdim,
Dünya serpildi, evimizde.
Bize baktı, onlara baktım.
Büyüdü ikisi de.
Biraz daha sesli konuşmaya başladı.
İkisi de.

Başım döndü, bayılmışım fabrikada.
Erken geldim,
Onu gördüm
Yatağımızda.
Elisa Kuaför’deki ağdacı kızla.
Battaniyeyi sermişlerdi çarşafın üzerine.

Yusuf’u aldım. Bir de valiz.
Trene bindik.
Dondurma yedik.
Yusuf hiç ağlamadı.
Ben biraz ağladım.
Geçti.

Pencereden kavak ağaçları geçti.
Nehirler
İrili ufaklı evcikler,
Bisikletliler...

Üçüncü şehirde indik.
Elleri avucumda,
Valiz sesi kaldırımda.
Kocaman gözleri Yusuf’un,
Şehrin sokaklarında.

Yağmur başladı.
Kapüşonlarımızı çektik başımıza.
Yusuf’un sesi renkli vitrinlerin camında.
Yürüdük, yorulmadık. Durduk.
Bana baktı, gülümsedi.
Elimi sıktı, canım yandı.
Gülümsedim, burnundan öptüm.
Uzaklara daldı bir an, geri geldi gözleri sonra.

-Dilediğin gibi bak oğlum, ne istersen onu söyle. Bu zaman bizim. Hoşgeldik.

El Muchacho, Anita Arellano, 2019









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder